01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi.
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189).
Eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesinde, Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemiyle çözüme kavuşturulur. Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/1625, Karar No: 2012/4167, Karar Tarihi: 14.05.2012

Olay özeti:
Davacı ile davalı 1963 yılında evlenmişlerdir. Evlilik sırasında ve mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu yıllarda; üzerine sonradan bir ev inşa edilen taşınmaz (1977) ile bir tarla niteliğinde taşınmaz (1990) elde edilmiştir. Evin bulunduğu taşınmaz 1/3 oranında payla satılarak çocuklarına devredilmiş, tarla ise tapuda yapılan satışla kızları E.Ö.’ye devredilmiştir. 2006 yılında boşanma davası açılmış olup boşanma 2008’de kesinleşmiştir. Davalı altınlarını ve oya/elişi yapıp satarak elde ettiği paraları davacıya vererek taşınmaz alımlarında katkısı olduğunu ileri sürmüştür. Davalı ise davacının edinilen mallarda bir katkısı olmadığını, ziynet eşyalarını satarak katkı sağlamadığını, çocuklarına devrettiği taşınmazın üzerine yapılan evin ise çocukları tarafından yaptırıldığını iddia etmiştir. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir.
Gerekçeli karar:
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı aynı zamanda dava dilekçesiyle “vesair delail” denilmek suretiyle yemin deliline de dayanmıştır. HUMK’nun 337 vd. (HMK m. 225 vd. ) maddeleri gereğince, davacıya yemin teklif hakkını kullanıp kullanmayacağı hususunun sorulması, kabul ettiği taktirde davalıdan da yemini kabul edip etmeyeceklerinin sorulması, kabul etmeleri halinde yemin metninin hazırlanması ve yöntemine uygun bir biçimde gerçekten davacının altınlarını satarak, el işi, oya yapmak suretiyle satışından elde ettiği paralarla davaya konu taşınmazların edinilmesine ve yapılmasına katkısının olup olmadığı yönünde yeminin yaptırılması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Sonuç: Karar bozulmuştur.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/30, Karar No: 2019/2837, Karar Tarihi: 18.03.2019
Olay özeti:
Davalı kadın ile davacı erkek 1989 yılında evlenmişlerdir. Tasfiyeye konu taşınmazlar 1993 tarihinde satın alınarak davalı kadın üzerine yaptırılmışlardır. Davalı kadın ise 2000 yılında bu taşınmazları satarak kızına devretmiştir. 2003 yılında açılan boşanma davası sonucunda mal rejimi sona ermiştir. Taraflar arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Davacı erkek, davaya konu malların edinilmesinde çalışarak elde ettiği gelirle katkı sağladığını iddia etmiştir. Davalı ise bazı depo, dükkan ve daireler için katkı payı alacağında bulunmuş ve asıl davaya cevaben ise söz konusu taşınmazların babasından kalan bir apartmanın satılması ve üzerine kendi birikimlerinin konulmasıyla elde edilen 199 milyon lira ile alındığını iddia etmiştir.
İlk derece mahkemesi, eşlerin birbirlerinin mal varlıklarının edinilmesinde katkıları olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar vermiştir. Davacının temyizi üzerine, hüküm dava konusu bir taşınmaz yönünden onanmış, bir kısmı yönünden ise ilk mahkemede yeterince araştırma yapılmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. İlk derece mahkemesi bozma kararına uymuş, bu kez de kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiş, mahkeme mal edinildiği sırada mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğunu, bu durumda kural olarak, davacının gelir elde etmesinin taşınmazların alımına katkısı bulunduğu yönünde değerlendirileceği, aksini ispat yükünün ise davalıda olduğunu söylemiş, ilk derece mahkemesini kararını bozmuştur. Mahkeme bozma kararına uyarak davayı kabul etmiş, bu sefer de davalı vekili tarafından temyize götürülmüştür.
Gerekçeli karar:
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi. TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulur. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir.
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay’ın ve Dairenin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir. Öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler getirtilmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır. Bu hesaplamalar için gerekirse bilirkişiden yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla mal varsa, her biri için aynı yöntem uygulanır. Mahkemece taşınmazın edinilmesinde davalı kadının hiçbir katkısının olmadığı, taşınmazın davacı tarafından alınıp davalı adına tescil ettirdiği kabul edilmiştir. Ancak bozma ilamına göre davalı kadın kişisel mal iddiasını kanıtlayamasa bile her iki tarafın da çalışarak elde ettiği gelirlerden hareketle katkı payı alacağı hesabı yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu hususun dikkate alınmaması bozmayı gerektirmektedir.
Sonuç: Karar bozulmuştur.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/8486, Karar No: 2019/1291, Karar Tarihi: 11.02.2019
Olay özeti:
1988 yılında evlenmiş taraflar 1999 yılında taşınmaz edinmişlerdir. Davalı kadın ev hanımıdır ve taşınmaz davacı tarafından alınmış, davalı adına tescil edilmiştir. Davacı evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini veyahut taşınmazın edimine yaptığı katkı sebebiyle katkı payı alacağı talep etmiştir. Davalı ise davanın reddini talep etmiştir. Mahkeme davayı kabul edip davalı adına tapu kaydının iptaline ve davacı adına tesciline karar vermiştir. Bu karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçeli karar:
Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp şahsi alacak hakkıdır. Borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir. Somut olayda istisnai durumlar da gerçekleşmemiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı[1] ve Daire kararlarına uygun hareket edilmemiştir.
Sonuç: Hüküm bozulmuştur.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/20561, Karar No: 2019/58, Karar Tarihi: 07.01.2019
Olay özeti:
Taraflar 1981’de evlenmiş ve 2009 tarihinde açılan boşanma davasının kesinleşmesiyle de boşanmışlardır. Davaya konu olan taşınmaz 1999 tarihinde satın alınarak davalı erkek üzerine tescil ettirilmiş, 2005’te ise başkasına devredilmiştir. Davacı kadın davaya konu taşınmaz üzerinde katkı payı talep etmektedir. Davalı ise taşınmazın mal ayrılığı rejiminde elde edildiğini ve davacının ev hanımı olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece dava reddedilmiş, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçeli karar:
Davacı kadının tanıklarının, davacının çocuk bakıcılığı yaptığını beyan ettiklerini, fakat hangi yıllarda ne kadar sürede ne kadar gelir elde ettiği tespit edilemediğinden, davacı kadının katkısını ispatlayamadığı gerekçesi ile dava ilk derece mahkemesince reddedilmiştir. Ancak davacı tanığı tarafların müşterek çocukları, taşınmazın 1997 yılında babası tarafından kooperatiften alındığını ve annesinin sürekli gelir getiren bir işi olmasa da evde çocuk bakarak kooperatifin yaklaşık ilk 3 yılında maddi destek sağladığını ifade etmiştir. Bu nedenle davacının katkı sağladığının kabul edilmesi ve lehine katkı payı verilmesi gerekirken aksi bozma sebebidir.
Sonuç: Hüküm bozulmuştur.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/3953, Karar No: 2017/7561, Karar Tarihi: 23.05.2017
Olay özeti:
Taraflar 1972’de evlenmiş, 2011 yılında açılan davanın 2013’te kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Tasfiyeye konu mallar, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 1997, 2000 ve 2001 yıllarında edinilmiştir. Davacı taraf, ziynetlerini bozdurarak, akrabalarından borç̧ alarak ve el işi örüp satarak katkıda bulunduğunu iddia etmiştir. Davalı erkek ise davacının ev hanımı olup hiç çalışmadığını ve katkıda bulunmadığını iddia etmiştir. Mahkeme davayı kabul etmiş, davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçeli karar:
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle ( maaş, gündelik, kar payı vs. gibi ) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; eşin çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip olduğu ortaya konmalıdır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve tanık beyanlarından davacı tarafın sürekli ve düzenli gelir elde ettiği ortaya konmadığı gibi ziynet bozdurarak ve borç̧ para ile katkı iddiasının da ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Karar bozulmuştur.
[1] 07.10.1953 tarihli 8/7 Sayılı YİBK
Görsel: @alexb , @jesseroberts, @jbrinkhorst, @insolitus, @jankolar, @giulia_bertelli